İstanbul… Binlerce yıllık tarihiyle, kültürlerin buluştuğu, yaşamın iç içe geçtiği bir labirent. Bu şehrin sokaklarında umutlar, hayaller ve mücadeleler öyle iç içe geçiyor ki, her köşesi ayrı bir öykü barındırıyor. İşte tam da bu gürültü ve karmaşa içinde, Afitap adındaki bir insan, kendi varoluş mücadelesini tüm renkleriyle yaşıyor. Onun hikayesi, yalnızca bir kimlik arayışı değil; insanın kendini kabul ettirme, saygıyı kazanma ve sevgiyi hak etme cesaretinin en samimi yansıması.
Sahne: Beyoğlu’nun Arka Sokakları
Gece yarısına doğru, Beyoğlu’nun loş ışıkları altında Afitap, kendine has sahnesine çıkıyordu. Peruklar, abartılı elbiseler ve titizlikle uygulanan makyaj arasında yarattığı karakter, sıradan bir performans değil; hayatını savunma biçimiydi. Seyircilerin alkışları arasında, Afitap gözlerinin derinliklerinde sakladığı acı, sevinç ve umut dolu hikayeleriyle izleyenlere ilham veriyordu; ailesinin reddi, sokaklarda duyduğu nefret dolu sözler, iş bulma zorlukları… Fakat sahnede, tüm bu engellerin ötesinde, tarifsiz bir güç vardı.
Cesaret Nedir?
Afitap için cesaret, sadece toplumun dayattığı kalıplara meydan okumak değildi. Cesaret, her sabah aynaya bakıp kendine “Ben varım” diyebilme gücüydü. İstanbul’da bir travesti olarak yaşamak, görünmez duvarlara her gün yeniden meydan okumak demekti. Kimi zaman bir taksi şoförünün acımasız sözleri, kimi zaman polis kontrolünde yaşanan taciz… Ancak Afitap, tüm bu zorluklara rağmen insanlara dokunmayı ve onların hayatlarına bir nebze de olsa umut ışığı olmayı seçti. Mahallesindeki genç LGBTİ+ bireylere rehberlik ediyor, sokak hayvanlarına sevgi veriyor, hatta komşusunun hasta çocuğuna yardım elini uzatıyordu.
Bir Anı: İki Dünya Arasında
Soğuk bir kış gecesi, sahne sonrası evine dönerken Afitap, bir grup gencin tacizine maruz kaldı. Yüzündeki makyajı silmeye çalışan sözler, onun dimdik duruşunu sarsamadı. O an, kaybettiği bir arkadaşının sesi kulaklarında yankılandı: “Kaçma.” Gülümsemesini kaybetmeyen Afitap, “Sizin nefretiniz, benim sevgimden daha güçlü değil,” diyerek karşılık verdi. Gençler şaşkınlık içinde dağılırken, o yoluna sessizce, ama kararlılıkla devam etti. Bu küçük zafer, onun için gerçek bir direniş sembolüne dönüştü.
İstanbul’un İki Yüzü
Bu şehir, Afitap’a hem acıyı hem de umudu sunuyordu. Taksim Meydanı’nda Onur Yürüyüşü yasaklanmış olsa da, sokaklarda dostluğun ve dayanışmanın sıcaklığı hâlâ hissediliyordu. Bir gün, mahalle bakkalı Ali Amca, Afitap’ı görünce içten bir ses tonuyla “Kızım, çay içmeden gitme!” dediğinde, gözleri doldu. O an, küçük bir çay fincanı, devasa bir insanlık dersine dönüşmüştü.
Cesaretin Mirası
Afitap’ın öyküsü, sadece bireysel bir mücadele değil; toplumun aynası, dışlanmışların sesi oldu. Onun direnişi, kimseyi umutsuzluğa terk etmeyen, sevgiyle yoğrulmuş bir ilham kaynağına dönüştü. Bugün, İstanbul’un başka bir köşesinde, genç bir travesti, Afitap’ın anlattığı hikayelerden güç alarak kendi yolunu çiziyor. İşte, cesaret tam da burada yaşanıyor; birinin hayatına dokunmak, sevgiyi paylaşmakla…